Atatürk devrimleriyle Türkiye ve Dünya tarihinde özel bir konuma sahip
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Samani 10 Kasım Atatürk’ü anma günü kapsamında konuşarak, “Anadolu Direniş Hareketi’nin lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmayı hedefleyen devrimleriyle Türkiye ve Dünya tarihinde özel bir konuma sahip” ifadesini kullandı.
Mustafa Kemal’in Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmasıyla birlikte oluşan felaket ve umutsuzluk ortamında son bir gayretle Anadolu toplumunu örgütlemeyi başardığını kaydederek, “Onun liderliğinde verilen anti-emperyalist kurtuluş savaşları kazanıldı” dedi.
Doç. Dr. Samani, Mustafa Kemal’in yeni devletin tapusu niteliğindeki Lozan Anlaşmasına imza konulduktan sonra, Türkiye’yi çağdaşlığa kavuşturacak kurumsallaşma sürecini devrimci bir nitelikte gerçekleştirmek için çalışmaları başlattığını anımsatarak, “Atatürk’ü özgün kılan en önemli özellik Türkiye’nin çağdaşlığa ancak laik düşünce ve kurumlarla ulaşabileceğine inanması ve hiç tereddüt etmeden Ortaçağ zihniyetini temsil eden kurumları ortadan kaldırmasıdır” şeklinde konuştu.
Saltanat ve Hilafetin kaldırılması ile Cumhuriyetin ilanının Atatürk’ün nasıl bir Türkiye devleti ve toplumu hedeflediğini açıkça ortaya koymaktadır diyen Samani, Atatürk’ün laik bir cumhuriyet kurmaya yönelik devrimci icraatlarının bugün için de önemini koruduğunu belirtti.
Doç. Dr. Samani, Atatürk sonrası dönemde laik cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, insan haklarının egemen kılınması, refah toplumunu yaratmaya yönelik sosyal, ekonomi ve kültür politikalarının üretilmesinin asıl hedef olması gerektiğini kaydederek, “Ancak bu süreçte, bazı çevreler Atatürk’ün kurmuş olduğu Laik cumhuriyetin temellerini gerek dar çıkar hesaplarıyla gerekse de rövanşist siyasetlerle zaman zaman erozyona uğrattılar” dedi.
Bu yöndeki çabaların Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaşlıktan uzaklaştıran yaklaşımlar olduklarını dile getiren Samani, bu yaklaşımları Atatürk’ün daha 1920’lerde öngördüğünü ve bugüne kadar Türkiye toplumuna hiçbir fayda getirmediğinin altını çizdi.