Deniz Suyu Kirliliğine Dikkat
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer, son günlerde basında yer alan deniz suyu kirliliği konusuna dikkat çekerek, ülkede her deniz sezonu açılışında bu sorunun yaşandığını kaydetti.
Bu konunun sadece deniz sezonunda değil, diğer zamanlarda da önemsenmesi gereken bir sorun olduğunu aktaran Seyer, “Çünkü ister deniz suyu, ister kullanım amaçlı veya içme suyu olsun, tüm su kaynaklarının kirlenmesi ciddi halk sağlığı sorunlarını doğurur” şeklinde konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Seyer, deniz suyu analizlerinde yer alan koliform bakteri, enterokok ve E.coli gibi tanımların deniz suyuna, insan veya hayvan bağırsak çıktılarının bulaşması sonucu oluştuğunu söyleyerek, “Bu bakterilerin insanların ve çoğu memeli hayvanın sindirim sisteminde bulunması nedeniyle denizlerde saptanması söz konusu su kaynaklarının insan ve hayvan çıktıları ile kirletilmesi demektir” ifadesini kullandı.
İnsan veya memeli hayvan dışkısı ile kirlenmiş bir su kaynağında sadece bu bakterilerin değil, çeşitli mikropların da mevcut olabileceğini dile getiren Seyer, “Fakat bu mikropların tümünü tespit etmek uzun zaman istiyor. Bu nedenle yıllardır su kirliliğini belirlemek için yukarıda bahsettiğimiz bakteriler bir belirteç olarak kullanılıyor” dedi.
Seyer, total koliform bakterilerinin çoğu üyesinin her zaman hastalığa neden olmadığını belirterek, ancak bu bakterilerin bulunmasının diğer hastalık yapıcı mikropların da ortamda olabileceğinin bir göstergesi olduklarını kaydetti.
Total koliform bakteri miktarının o su kaynağının hijyen durumu ile ilgili bilgi verdiğini de aktaran Seyer, “Fekal koliform bakteriler total koliform bakterilerinin bir grubudur. Bu bakteriler insan ve memeli hayvanların bağırsağında ve dışkısında bulunur. Dolayısı ile insanlardan, memelilerden veya kuş dışkılarından, tarım atıklarından, fırtınalar aracılığı ile getirilen atıklardan ve arıtılmamış insan kanalizasyon atıklarının doğrudan boşaltılması yolu ile denizlere, akarsulara veya göllere sızabilirler” açıklamasında bulundu.
Seyer, yüksek miktarda fekal koliform bakteri içeren sularda yüzülmesi durumunda enfeksiyona neden olabilecek diğer mikropların, ağız, burun, kulak, göz veya derideki yaralardan vücuda girebileceklerini söyleyerek, bu durumun ateş, bulantı ve karın krampları gibi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabileceğini kaydetti.
Bu yolla oluşabilecek su kaynaklı enfeksiyonların yaşanabileceğini işaret eden Seyer, bunlar arasında başlıcalarının tifo, viral veya bakteriyel kökenli gastroenterit, dizanteri (kanlı ishal), kulak enfeksiyonları ve Hepatit A enfeksiyonları olduğunu söyledi.
Seyer, Koliform grubu bakterilerinin yüksek sıcaklıkta daha hızlı ürediklerini de belirterek, “Lağım suları bu bakterilerin üreyip çoğalmaları için zengin bir ortam oluşturur” dedi.
Seyer, su kaynaklarının kirliliğinin insan sağlığı üzerine ciddi etkilerinden uzak kalabilmek için yapılması gerekenler konusunda bilgi vererek, “Kanalizasyon sistemlerinin kurulması ve korunması ciddi önem teşkil etmektedir. Denizleri bizim atıklarımızı uzaklaştırmak için kullandığımız kurtuluş yolu olarak düşündüğümüz sürece, bu atıklar yine bize iade edilecek ve sağlığımızı olumsuz yönde etkileyecek” dedi.